Farklı kuşaklardan 3 kadının iç içe geçen eril şiddet öykülerini irdeleyen, kadınların şiddeti nasıl içselleştirdiklerini gündeme getiren ve ataerkil kalıpların kadınların yaşamını baskılamasına itiraz eden Yüzleşme, seyircisiyle buluştu.
Demet ARAN
ANKARA (Anayurt) – Zehra İpşiroğlu’nun Haneye Tecavüz adlı belgesel-romanından uyarlanan “Yüzleşme” oyunu, dün akşam CerModern’de seyircisiyle buluştu. Farklı kuşaklardan 3 kadının iç içe geçen eril şiddet öykülerine odaklanan oyun öncesinde oyunculara ve yönetmenlere sorularımızı yönelttik. Oyuna çoğunlukla uzaktan çalışarak hazırlanan oyuncular tüm olumsuz faktörlere rağmen üretmenin önemine dikkat çekerken yönetmenlerden Deniz Şengenç, Yüzleşme’de seyircilerin her gün karşılaşılan eril şiddetle yoğun bir şekilde yüzleşeceğini ifade etti. İşpiroğlu ise kadına yönelik şiddet konusunda farkındalığın yeterli olmadığının, eyleme geçmenin önemli olduğunun altını çizerek “Kadınlar kendilerini görebildikleri anda birbirlerini de görebiliyorlar. Böylece onları hep kontrol altına alan eril güç etkisini yitiriyor” dedi.
Provaların büyük bir bölümünü pandemi nedeniyle uzaktan çalışma yöntemiyle gerçekleştiren oyunculardan Başak Vural, pandemi nedeniyle ekiple yüz yüze tanışmanın ve sıcaklığını yaşayamadıklarını ancak tiyatro metninin de elverişliliğiyle çalışmalarına hız kesmeden devam edebildiklerini ifade etti. Ekibin sıcaklığına vurgu yapan Vural, “Pandeminin en zorlu yanlarından biri, seyirciyle buluşacağımız günün hep aksamasıydı. Dolasıyla heyecanımızı sürekli diri tutmaya çalıştık. Pandemiye rağmen üretmek, çabalamak, vazgeçmemek de sanırım bu süreçte öğrendiğim en güzel şeylerden oldu” dedi.
Oyunda Serra karakterine hayat veren Aylin Saraç da pandemi sürecinin ilk günlerinde sanat üretimine nasıl devam edileceği konusunda oldukça belirsiz bir süreç yaşandığını hatırlatarak pandeminin uzun süreceğinin ayyuka çıkmasıyla herkesin üretime dönmenin yollarını aradığını, tiyatro oyunlarının dijital platformlarda yer bulmaya başladığını, alternatif tiyatro yapan ekipler için de online çalışma yöntemine geçildiğini dile getirdi. “Birbirimizle online da olsa bir arada olmak, üretmek harika bir fikirdi” diyen Saraç, şöyle devam etti:
“Yalnız olmadığınızı anladığınız, bir şekilde mesafelerin de artık herkes için eşit olduğu bu süreçte samimiyetle bir araya gelindi. Okuma provaları ve dramaturji çalışmak için oldukça kurtarıcı oldu fakat tiyatro birbirimizle iletişim kurarak, söylemekten çok göstererek yaptığımız bir çalışma. Bunun görünmesi, yakalanması zaman zaman zorlayıcı olabiliyor. Sahne çalışması ve online çalışma elbette çok farklı, ama koşullar işinizi yapmanızı engelliyordu. Elbette denenecek tüm yöntemler denenmeli.”
Yüzleşme’de Özlem karakterine hayat veren Arzum Gökçe ise pandemide sorunun çalışmadıkları yerden geldiğini, pandeminin öncelikli olanın hayatta kalmak ve ölümün karşısında sonuna kadar direnç göstermek olduğunu belirtti. Yaşamın merkezinde sanat olduğunda hayatta kalmanın yeterli olmadığına dikkat çeken Gökçe, “Teknolojinin nimetlerinden faydalanarak da olsa, sanatsal çalışmalarımızı yürütmek paha biçilemez bir durumdu doğrusu. Tamam, sahnede olamadık, tamam, seyirciyle buluşamadık ama sahneye koyacağımız yeni oyun için çalışma fırsatı yakaladık” ifadelerini kullandı.
Uzaktan çalışmanın kötünün iyisini sunduğunu belirten Gökçe, uzaktan çalışmanın her şeyin tepetaklak olduğu, tüm dengelerin altüst olduğu bir dönemde az bir şey olmadığını söyledi. 2 kedi ve ev arkadaşıyla yaşadığını belirten Gökçe, evde çalışma alanı yaratmanın kendisi için çok zor olmadığını, ev arkadaşının tiyatro ve sanatla ilgili olmasının avantaj olduğunu dile getirdi. Ev arkadaşının gereken özeni gösterdiğini ifade eden Gökçe kedilerinin ise her zaman bildiklerini okuduğunu söyledi ve “Her şeye rağmen iyi ki varlar” dedi.
“KADINLAR PAYLAŞARAK KURTULMAYA ÇALIŞIYOR”
Yüzleşme’de seyircileri nelerin beklediğini sorduğumuz yönetmenlerden Zehra İşpiroğlu, farklı kuşaklardan 3 kadının iç içe giren öyküleri üzerinden eril şiddetin farklı boyutlarının irdelendiğini, sahnede hiç erkeğin olmadığını ama denetleyen yönlendiren eril bir şiddetin var olduğunu söyledi. “Kadınlar yaşadıklarını bizlerle paylaşarak bundan kurtulmaya çalışıyorlar” diyen İşpiroğlu, şiddet ağından kurtulmanın zorluğuna dikkat çekerek Yüzleşme’de kadınların eril şiddeti nasıl içselleştirdiklerinin gündeme geldiğini, kadınları bu duruma iten mahalle baskısı gibi dış etkilerin de gözlemlenebileceğini ifade etti.
Yönetmenlerden Deniz Şengenç ise seyircinin her gün karşılaşılan eril şiddetin örnekleriyle yoğun bir şekilde yüzleşeceğini ifade ederek şunları söyledi:
“‘Yok canım bu kadardan bir şey olmaz’, ‘Bu şiddet değil ki’ diye aklından geçenleri başka kadınların ağzından duyacak seyirci. Şiddetin sadece onların yaşadığı özel bir iletişim biçimi olmadığıyla yüzleşecek.”
“EYLEME GEÇMEK ÖNEMLİ”
Oyunun yönetmenlerine “Yüzleşme ataerkil kalıpların ifşası, bu kalıplara yönelik bir itiraz olmanın ötesinde bu kalıpları yıkmanın yollarını da tartışıyor. Bu yönüyle Yüzleşme’nin kadına yönelik şiddete farklı bir bakış getirdiğini söyleyebilir miyiz? Sanatın dönüştürücü gücünü hissedecek miyiz Yüzleşme’de” sorusunu da yönelttik. Kadına yönelik şiddet konusunda farkındalığın yeterli olmadığının, eyleme geçmenin önemli olduğunun altını çizen İşpiroğlu bu soruya şu yanıtı verdi:
“Yüzleşme’de kontrol, taciz ve şiddetin çeşitli boyutlarını gösteren çok ama çok büyük bir haksızlık söz konusu. Ama bu haksızlığın bilincinde olmak gerekiyor. Kadınların pek çoğu bu haksızlığı görmüyor bile ya da doğal karşılıyor, bir şeyler ters gittiğinde kendini suçluyor. Bu açıdan farkındalık çok önemli ama yeterli değil. Eyleme geçmek, çözüm üretmek de önemli. Bu oyunda birbirini tamamlayan öyküler dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kadınlar kendilerini görebildikleri anda birbirlerini de görebiliyorlar. Böylece onları hep kontrol altına alan eril güç etkisini yitiriyor.”
“Kadın kadının yurdudur” diyen Şengenç ise, şiddetle mücadelenin ana ekseninde yaşanılanın farkına varma, yüzleşme ve mücadele etmenin bulunduğunu vurgulayarak “Mücadele şiddeti yaşayan insanın kendine gelme süreci aynı zamanda. Yüzleşme ile sanatın dönüştürücü, şifa verici gücünden destek alarak hepimizin farklı hallerde yaşadığı şiddetin de cevabını vermektedir” dedi.