Dış politika analisti Aydın Sezer, Taliban kontrolündeki Afganistan ile ilgili olarak, “Geçici kabinedeki herkesin Peştun ve Taliban olduğunu görüyoruz. Bu çerçevede kapsayıcılık konusunda bir umut ışığı yok” dedi.
Uğur DUYAN
ANKARA (Anayurt) – ABD ve müttefiklerin ayrılmasından sonra Taliban’a kalan Afganistan’da geçici hükümet önceki gün akşam saatlerinde açıklandı. Taliban hükümetinde öne çıkan isimler, İçişleri Bakanlığı vekilliğine getirilen Siraceddin Hakani ile 1. Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenen Abdulgani Birader oldu. FBI tarafından aranan Hakkani örgütünün kurucusu Hakkani, uluslararası bir terör suçlusu olarak kabul edilirken, Abdulgani Birader veya bilinen adıyla Molla Birader ise, 2010’da Servislerarası İstihbarat ve ABD’nin ortak operasyonu ile Karaçi’de yakalandı. 2018’de serbest bırakıldı. Halen Taliban’ın siyasi kanadının liderliğini üstlenen Birader, Rusya ve Çin ile yapılan görüşmelere katılan isim. Aynı zamanda Doha’da ABD ile yapılan müzakerelere de katıldı.
Dış politika analisti Aydın Sezer, Taliban’ın Kabil’i kontrol altına almasından sonra hükümeti kurma süresinin gecikmesiyle birlikte siyasi ve askeri bir boşluğun oluştuğuna dikkat çekerek, geçen hafta cuma günü kurulması beklenen geçici hükümetin yeni açıklanmasının arkasında ülkedeki geçici koordinasyon kurulunun görevinin sona erdirmek olduğunu kaydetti. Bunun da Afganistan’da halen bir geçiş aşamasının sürdüğü anlamı taşıdığını ifade eden Sezer, “Geçici kabinedeki herkesin Peştun ve Taliban olduğunu görüyoruz. Bu çerçevede kapsayıcılık konusunda bir umut ışığı yok. Doktor Abdullah Abdullah gibi dış politikada ağırlığı olan ve cumhurbaşkanlığına iki kez adaylığını koyan bir isim, belli bir tabanı da var. Onun hükümetteki yokluğu aslında Batı ile ilişkilere, meşrutiyet arayışına dair ipuçları da veriyor” görüşünde bulundu.
ILIMLI TALİBAN SAF DIŞI KALIR MI?
Taliban’ın kurduğu hükümetin vekaleten bir hükümet olarak adlandırılmasına karşın kadrolarının kırsal kesimdeki Peştun aşiretlerinden ve Taliban’ın kendi kadrolarından oluştuğuna dikkat çeken Sezer, “Bu tablo geçici hükümet sonrasında Taliban’ın kapsayıcılık konusundaki niyetini de gösteren bir ipucu olarak değerlendirilebilir. Eğer kapsayıcı hükümetin kurulması gecikirse ya da kalıcı hükümette kapsayıcılığa dair bir iz, emare olmazsa; bunu Taliban içerisindeki güç mücadelesi olarak okumak daha doğru olacaktır. Bu da daha sert bir tutumdan yana bir Taliban’ın olacağı anlamına gelmektedir daha doğrusu bu güç mücadelesinden daha avantajlı çıkan grubunun sertlik yanlısı olanlar olduğunu ve ılımlı Taliban’ın saf dışı bırakıldığını söylemek gerekecektir” diye konuştu.
BİRADER VE HAKKANİ AYRILIĞI
Taliban içerisindeki ılımlı kanadın temsilcisi olan Abdulgani Birader’in kabinede yer almasının önemli bir gelişme olduğunu kaydeden Sezer, “Çok uzun süre Kabil ile Taliban arasındaki barış görüşmelerini bizzat yöneten kişi ve bunu Pakistan’ın bilgisi dışında yapmış olmasından ötürü Pakistan tarafından yakalandı ve hapsedildi. Ancak 2018 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Eski Birleşmiş Milletler Büyükelçisi ve Doha görüşmelerinde ABD’yi temsil eden Zalmay Halilzad’ın girişimleriyle serbest bırakıldı” dedi.
Pençşir’e düzenlenen Taliban saldırısında da Pakistan’ın bulunduğunu kaydeden Sezer, örgütün bu operasyon konusunda da ortak bir paydada olmadığını söyleyerek, “İpler Taliban’ın sertlik yanlısı kesiminin elinde gözüküyor. Onun da arkasında Pakistan’ın olduğu ayan beyan ortaya çıktı. Taliban kendi içerisinde bile kapsayıcılık konusunda henüz net bir karar vermiş değil. Asıl açıklanması gereken kapsayıcı hükümette kimler nasıl rol alacak? Kim bilir? Daha o belli değilken İran Pakistan’ı Pençşir saldırasından dolayı kınadı. Bu da bir belirsizliğe işaret ediyor. Dolayısıyla bu Taliban içindeki belirsizlikten kaynaklanıyor. Sertlik yanlısı kesimlerin varlığına karşın ılımlılar da Birader vasıtasıyla mevcudiyetini koruyor ama Hakkani şebekesi de kabinede ağırlıklı bir alan tutuyor. Hakkani ve Hakkani’ye yakın isimleri orada bulundurduğunuz zaman Batı’da meşruluk görme şansını da baltalıyorsunuz. Kaldı ki, Hakkani Birader’in kabinede görmek dahi istemediği bir adam. Bu noktada yavaş yavaş sis perdesi aralanıyor. ABD ve ABD’nin çekilme rezaletinin altında ılımlı Taliban’ın daha fazla güç kazanmasını istediği olduğu görülüyor. Enteresan olan şu: ABD Taliban’ı terörist ülke saymıyor ama büyükelçiliğini kapatıp, Doha’ya çekiliyor. Taliban’ı terör örgütü olarak sayan Rusya, büyükelçiliğini kapatmayarak, Taliban’la iyi ilişkilere sahibiz mesajını veriyor” görüşünde bulundu.
ANKARA’NIN TALİBAN KONSUNDA KAFASI KARIŞIK
Türkiye’nin Kabil Havaalanı’nı işletme konusundaki ısrarcılığını da yorumlayan Sezer, “Ben Afganistan’da Taliban’dan Türkiye’ye yönelik bir talep geldiğini hiçbir zaman düşünmedim ama Taliban’a da Türkiye’nin içinde bulunduğu grup tarafından bir talep gittiği çok açık. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, Kabil Havaalanı’nın işletilmesi konusunda diğer açıklamalarının tersine daha negatif bir açıklamada bulundu ama Çavuşoğlu da ‘görüşüyoruz’ dedi. Türkiye’de havaalanı konusunda bir kafa karışıklığı var ama bu havaalanından öte Taliban’la ilgili bir kafa karışıklığından kaynaklanıyor. Ankara’da Taliban ve yönetimiyle ilgili bir kafa karışıklığı var. Bu noktada Cumhurbaşkanı daha ılımlı mesaj verirken daha temkinli ve gerçekçi mesajlar vermesinin arkasına bakmalıyız. Afganistan’daki geçici hükümetin yapısının bu kafa karışıklığını daha da artıracağını görebiliriz” diye konuştu.
Kabil Havaalanı’nın ABD ve Katar merkezli bir iştirake geçeceği iddialarını da değerlendiren Sezer, Taliban’ın yeni İçişleri Bakanı Hakkani’nin bir terörist olduğunu kaydederek, “ABD’nin havaalanının işletmesi konusunda Katar ve Türkiye’ye dönük mesajları olduğu açık ancak içişleri teşkilatının bir terör şebekesinin elinde bulunduran Hakkani’de ve Hakkani ile havaalanı konusunda nasıl bir zemin üzerinden anlaşma sağlanacağı da merak konusu” diye konuştu.
GEÇİÇİ HÜKÜMETE GİDEN SÜREÇ
Sezer Afganistan’da merkezi yönetimin de Taliban’ın bir gün sonrasını görmedikleri için Batı’nın ve NATO’nun kalıcılığını kestirmediklerinden ciddi bir siyasi yatırıma ve programa yönelmediklerini ifade ederek, “İktidardakiler hep Batı kalacak diye düşündüler ama Taliban en başından beri NATO ve ABD ile olan savaşını net bir şekilde ortaya koydu. Dolayısıyla Afganistan’da Batılı güçlerce desteklenen merkezi hükümete karşı oluşan muhalefetin arkasında Batılı güçlere karşı olan ve yolsuzluğa bulaşan hükümetlere olan öfke ile karışık tepki var” yorumunda bulundu.
Son dönemde ağırlık kazanan Taliban’ın taban genişlettiğini ve sempatizan sayısını artırdığı önermesinin gerçeklik taşıdığını kaydeden Sezer, “Merkezi hükümetin yolsuzluklara karışmış, ülkeyi idare edememiş, işsizlik başta olmak üzere temel ekonomik sorunlara çözüm bulamamış olmasının getirdiği bir iklimde Taliban tabanını genişletti ama bu koşullar 2001’den beri Afganistan’da bulunan yabancı güçlerin varlığı etrafında oldu” diye konuştu. Taliban’ın Kabil kapılarına dayandığı günlerde birdenbire geçici koordinasyon kurulunun gündeme geldiğini ve kurulun kimlerce oluşturulduğunun bilinmediğini anımsatan Sezer, kurulda yer alan üç ismin, eski Cumhurbaşkanı Hamid Karzai, Hizb-i İslami Partisi Lideri ve eski başbakanlardan Gülbeddin Hikmetyar (bir dönem Taliban ile çekişme içindeydi ve CIA ile ilişkisi var) ile Doha’daki barış hükümetlerinde Gani hükümetini temsil eden Doktor Abdullah Abdullah’ın Taliban ile ilişkisinin bilindiğini söyledi.
Sezer bu üç isme Taliban’ın doğrudan onay vermediğini ama ses çıkarmadığını belirterek, geniş tabanlı bir hükümet için görüşmeler yürüttüğünü ama bu görüşmelerin sınırlarının da belli olmadığını bu nedenle geçici koordinasyon kurulunun bir oldu bitiyle kurulduğunu söyledi.